BOŞANMA DAVALARINDA: –AF/AFFEDİLMİŞ OLMA- SAVUNMASI

Boşanma, eşlerin karşılıklı sevgi, saygı, bağlılık, güven ve yaşam boyu mutluluk beklentileriyle sürdürdükleri evliliklerinde, bu beklentilerinin karşılanamaması sonucunda evlilik

Bu sosyal birliktelik içinde ortaya çıkan kimi sorunların eşlerce affedilmiş olması, boşanma davasında kusura esas alınmaması sonucunu doğurmakta olup bu yazımızla boşama davası özelinde bir savunma olarak af/affedilmiş olma iddiasını ele alacağız.

Boşanma, eşlerin karşılıklı sevgi, saygı, bağlılık, güven ve yaşam boyu mutluluk beklentileriyle sürdürdükleri evliliklerinde, bu beklentilerinin karşılanamaması sonucunda evlilik birliğini yasal olarak sonlandırılmasıdır. Bu sosyal birliktelik içinde ortaya çıkan kimi sorunların eşlerce affedilmiş olması, boşanma davasında kusura esas alınmaması sonucunu doğurmakta olup bu yazımızla boşama davası özelinde bir savunma olarak af/affedilmiş olma iddiasını ele alacağız.

  1. Genel Olarak Boşanma Davaları

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) ikinci kitabı olan Aile Hukukunun ikinci bölümünde boşanma düzenlenmiştir. Kanun sistematiğine baktığımızda, bu bölümde sırasıyla; boşanma sebepleri, dava, karar ve yargılama usulünün düzenlendiğini görmekteyiz.

Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesidir.  4721 Sayılı TMK’na göre eşlerin boşanması ancak ve ancak bir mahkeme kararıyla mümkündür ve kanunda sayılan sebepler haricindeki bir sebebe dayanarak eşlerin boşanması mümkün değildir.

Boşanma davası iki şekilde açılabilir:

  • Anlaşmalı boşanma davası,
  • Çekişmeli boşanma davası.

 

Anlaşmalı boşanma davası, her iki tarafın boşanmanın tüm sonuçları hakkında anlaşarak evlilik birliğini sona erdirmesidir.(TMK 166/f.3)

Çekişmeli boşanma davası ise, taraflar arasında boşanmada hangi tarafın kusurlu olduğu, maddi ve manevi tazminat, nafaka, velayet, ev eşyalarının paylaşımı vb. gibi konularda belli bir çekişmenin yaşandığı bir dava türüdür. Çekişmeli boşanma davası, genel veya özel boşanma nedenine dayanılarak açılır.

Genel boşanma sebebi:  TMK 166/f.1’de “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.” şeklinde düzenlenen boşanma nedenidir. Toplumda bu boşanma nedeni, şiddetli geçimsizlik olarak bilinmektedir.  

Özel boşanma sebepleri TMK’da sınırlı sayıda sayılmış olup bunlar:

  1. Zina (TMK m. 161) ,
  2. Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m. 162),
  3. Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m. 163),
  4. Terk (TMK m. 164),
  5. Akıl Hastalığı (TMK m. 165).

 

Özel boşanma ve genel boşanma sebepleri ayrımı, boşanma davasında kusur ispatının gerekip gerekmeyeceği yönünden önem arz etmektedir. Şöyle ki; bir evlilikte özel boşanma sebepleri varsa, davacı, karşı tarafın kusurlu olup olmadığını ispatlamak zorunda değildir, yalnızca özel bir boşanma sebebi olduğunu ispatlaması yeterlidir. Örneğin, akıl hastalığı nedeniyle boşanmada – TMK 165: Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. -  şartlarını sağlaması, gerekli ve yeterlidir. Hâlbuki genel boşanma sebebine dayalı boşanma davasında, boşanma kararı verilebilmesi için hem iddia edilen vakıaların, hem de karşı tarafın kusurlu olduğunun ispatı gereklidir.

  1. Boşanma davasında–AF/AFFEDİLMİŞ OLMA-  savunması

Çekişmeli boşanma davalarında davacı eş, evlilik birliği içinde vuku bulan maddi vakıaları, boşanma talebinde kendi haklılığını gösterecek şekilde düzenlendiği dava dilekçesiyle mahkemeye başvurur.  Fakat iddia edilen vakıaların bir kısmı yâda tamamı, evlilik birliği içinde affedilmiş olabilir. Bu halde davalı taraf, davacının mevzu bahis vakıalar yönünden kendisini affettiği yönünde savunma yapması gerekir. Zira mahkemece yapılacak kusur tespiti: davanın kabulü, tazminatlar, nafaka, velayet ve mal rejiminin tasfiyesi gibi pek çok konuda dikkate alınacağı göz önünde tutulduğunda, davalının savunma yapmaması aleyhine sonuçlar doğuracaktır.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasında, ileri sürülen olayların davacı eşin bazı davranış ve tutumlar göstermesi nedeniyle davalı eşini affettiği ya da dava konusu olayları hoş görüyle karşıladığı ve sonuç itibariyle “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” şartının mevcut olmadığı yönündeki savunmanın dikkate alınabilmesi için:

  • Affeden tarafın, affetmeye dair kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da affetmeyi gösteren fiili tutum ve davranışların olması, (Örneğin; yaşanan olayı affettiğini beyan etmesi, olayı hoşgörü ile karşılayacak nitelikte davranışlar sergilemek, aynı evde oturmaya devam etmek, yaşanan olaylara rağmen evlilik birliğini devam ettirmek gibi)
  • Davalı tarafın, davacı tarafından affedildiği iddiasında bulunması ve affetme sayılabilecek davranış ve tutumların ispat edilmesi gereklidir.(örneğin; tanık anlatımları, otel kayıtları, tahsil makbuzları, pasaport kayıtları, faturalar vs.)

Bu hususta Yargı kararlarına baktığımızda;

  • Her ne kadar davacı-davalı kadın, eşinin ceza evinde olduğu dönemde dava dışı İ. D. ile olağan dışı sıklıkta telefon görüşmeler yapmışsa da davalı-davacı erkeğin annesi olan tanık D.'in beyanından bu olayın davalı-davacı erkek tarafından öğrenilmesinden sonra tarafların birlikte yaşamaya devam ettikleri dolayısıyla kadının güven sarsıcı davranışının erkek tarafından affedilmiş olduğundan bu dönemde kadının elinden telefon düşmemesi olayının da kusur olarak kadına yüklenemeyeceği. Konya BAM 2. HD. E.2019 / 817 K.2019 / 1381 T.20.12.2019
  • Mahkemece, davalı karşı davacı erkeğin eşine yönelik şiddet içerikli söz ve davranışlarda bulunması sebebi ile kusurlu olduğu belirtilmiş ise de; tarafların daha önce fiilen ayrılıp, tekrar barıştıkları, fiili birlikteliğin devam etmesi sebebi ile önceki olayların karşı tarafça affedilmiş veya en azından hoşgörü ile karşılandığının kabul edilmesi gerektiği, davacı-karşı davalı kadın tanığı G.A.'ın kızında şiddet belirtisi görmediğini beyan ettiği, tanık S.A.'ın ifadesinde geçen fiziksel şiddete ilişkin görgüden sonra tarafların tekrar bir arada yaşadıkları anlaşılmakla, davalı karşı davacı erkeğin, eşine şiddet içerikli söz ve davranışlarda bulunduğundan bahisle kusur yüklenmesi doğru görülmemiştir. İZMİR BAM 2. HD. E. 2018 / 3400 K. 2019 / 1838 T. 16.12.2019
  • Kadının ceza davasında şikâyetten vazgeçmesi erkeği cezadan kurtarmaya yönelik olup, erkeği affettiği anlamına gelmediği gibi affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle ispatı lazımdır. Yargıtay 2. HD. E. 2018/1054 K. 2018/2622 T. 27.2.2018
  • Davacı-davalı kadının, davalı-davacı erkeğin 26 Nisan 2011 tarihinde kendisine fiziksel şiddet uygulamasından sonra baba evine gittiği, iki ay kadar baba evinde kaldıktan sonra evine geri döndüğü, eve döndükten üç gün sonra da kayınvalidesine şiddet uygulaması üzerine tarafların ayrıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı-davalı kadının eve dönmesiyle, davalı-davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışları affettiği, en azından hoşgörüyle karşıladığı, affedilen ya da hoşgörüyle karşılanan vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği sabittir. Yargıtay 2. HD. E.2019/7008 K.2019/10769 T. 04.11.2019
  • Davacı-karşı davalı kadının eşinin başka kadınla olan mesajlaşmalarını öğrendikten sonra tarafların tartıştıkları, tanıkların araya girmesiyle konunun konuşulduğu ortamda davalı-karşı davacı erkeğin pişmanlığını dile getirdiği, tarafların akşam yemeğe çıkmaya karar verdikleri ancak davacı-karşı davalı kadının aynı günün akşamı ailesinin yanına gittiği ve sonrasında bir araya gelmedikleri anlaşılmaktadır. Bu sebeple davalı-karşı davacı erkeğin güven sarsıcı eyleminden sonra evlilik birliği devam etmediğinden davacı-karşı davalı kadının davalı-karşı davacı erkeği affettiğinin kabulü mümkün değildir. Yargıtay 2. HD. E. 2019/ 5322 K. 2019 / 9539 T. 02.10.2019
  • Davacı-karşı davalı erkek tarafından yapılan barışma girişimlerinin sonuçsuz kaldığı, sonuçsuz kalan barışma girişimlerinin af olarak kabul edilemeyeceği anlaşıldığından davacı-karşı davalı erkek tarafından açılan davanın kabulünün doğru olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay 2. HD. E. 2019/ 5839 K.2019 / 9217 T. 25.09.2019
  • Tarafların çok kısa bir süre çocukları dolayısıyla tatilde bir araya gelmeleri, tatil yerinde de ayrı yerlerde kalmaları dikkate alındığında birliğin davacı açısından çekilebilirliğini göstermediği gibi eşin kusurlarının affedildiği yada hoşgörü ile karşılandığı anlamına da gelmez. Yargıtay 2. HD. E. 2018/ 3192 K.2019 / 7665 T. 25.06.2019
  • Davacı-karşı davalı kadının, tek başına hayatını idame ettiremeyecek derecede rahatsızlığı bulunan eşi ile zorunlu hal nedeni ile aynı çatı altında yaşamaya devam etmesinin, kadının maruz kaldığı şiddet girişimlerini ve süreklilik arz eden küfür ve hakaret eylemlerini affettiği, hoşgörü ile karşıladığı şeklinde yorumlanamayacağı ve davalı-karşı davacı erkeğin bu eylemlerinin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusur olarak kabulü gerektir. Yargıtay 2. HD. E. 2018/ 3719 K. 2019 / 4249 T. 09.04.2019

Diğer Haberler